Taşkent’te bağcılıkla uğraşan bir ailenin son çocuğu olarak dünyaya gelir. Ailedeki yoksulluktan dolayı okula ancak 9-10 gibi ileri sayılabilecek yaşta gidebilir. Aynı sıkıntıdan dolayı eğitimine 12 yaşında ara verip zengin bir adamın yanında çalışmaya başlar.
Ticaretle uğraşan bu zengin adam, ticari ilişkilerini arttırmak amacıyla Rusça okuyup yazabilen birisine gereksinim duyduğundan Abdulla’yı Mahalli Rus Okuluna (Russko-tuzemnaya-şkola) gönderir. Abdullah 1912'de mezun olduğu okulda öğrendiği Rusça sayesinde, Rus ve dünya klasik eserleriyle tanışma fırsatını yakalamıştır. 1915'te gittiği medresede Arap ve Fars dilleri ile İslam bilimlerini öğrenen yazar, 1917 Ekim devriminden sonra gerek işçi organizasyonlarında gerekse basımevinde etkin bir rol üstlenir. Ayrıca 1924'te gazetecilikteki bilgi ve becerilerini arttırmak amacıyla gittiği Moskova’da bir yıl kaldıktan sonra Taşkent’e geri döner. Bir yıllık süre zarfında Rus ve dünya edebiyatının önemli eserlerini okuma ve inceleme fırsatı yanında Özbek gazeteleri için makale yazmaya da devam eder. Basımevindeki faaliyetlerinden ve çıkarmaya başladığı Muştum (Yumruk) adlı satirik mizah dergisinden dolayı çok istemesine rağmen Moskova’ya geri dönemez. Bu arada 1922’den itibaren tefrika halinde yayımladığı Utkan kunlar (Geçmiş Günler) romanını yeniden gözden geçirdikten sonra 1926 yılında kitap formunda yayımlatır. Aynı yıl içinde çeşitli dergi ve gazetelerde Kalvak Maxzumning xotira daftaridan (Anlayışsız Maxzum’un hatıra defterinden) ve Toşpulod tacang nima deydi? (Sinirli Toşpulod ne diyor?) yergi hikâyeleri yanında bir çok makalesi, yergi yazıları çıkar. Dergi ve gazetelerdeki yazılarında sadece zenginleri, din adamlarını yermekle yetinmeyip aynı zamanda yeni sistemin uygulayıcılarını da hedef tahtasına koymaktan çekinmez. Nitekim 1926 yılında Muştum dergisinin 3. sayısında Ovsar (Serseri) imzasıyla basılan Yiğindi gaplar (Yığıntı sözler) başlıklı yergi makalesinde (1995: 186-189) Özbekistan Komünist Partisi Sekreteri Akmal Ikromov (1898-1938) ile Yürütme Komitesi Başkanı Yuldoş Ahunboboyev’i (1885- 1943) “tenkit ve tahkir” ettiği gerekçesiyle 1926'da tutuklanır, iki yıllığına hapis cezasına çarptırılmasına rağmen aynı yıl içinde üç dört ay sonra başkan Ahunboboyev’in de girişimi ile serbest bırakılır. Serbest kaldıktan sonra artık dergi ve gazete yazıları yazmayan Kadiri, bunun yerine ikinci romanı Mehrobdan Çayon’ı (Mihraptaki Akrep) yazmaya başlar. Komünist Partisi Merkez Komitesinin 23 Nisan 1932 Sovyetler Birliğindeki bütün edebiyat teşkilatları kapatılarak yerine Sovyet Yazarlar Birliğinin kurulması gerektiği kararı doğrultusunda yeni Özbekistan Yazarlar Birliğinin kurulması hazırlıklarını sürdüren komitede görev alır, birliğin 1934'de kurulmasıyla üye olduktan hemen sonra yönetim kurulu tarafından yazarlar delegasyonunda Moskova’ya ve Kazan’a Sovyet Yazarlarının Birinci Genel Kongresine gönderilir. Yine yönetim kurulu tarafından köy yaşamıyla ilgili Obid ketmon (Çapa Obid) adlı uzun hikâyesini yazması için gereken destek sunulur. Bütün bu gelişmeler dışında geçimini sağlamak ve ailesine bakmak amacıyla çeviriler de yapar. 1936-1939 yılları arasında Sovyetler Birliğinin genelinde yürütülen “büyük temizlik” operasyonundan Kadiri de rejime karşı olmaktan suçlu bulunur. Özellikle devlet arşivlerinin açıldığı 1990’lı yıllarda ele geçirilen belgelere göre Kadiri karşıdevrimci ve milliyetçi "Millî Birlik" teşkilatının bir üyesi olmak ve uzun yıllar Sovyet yönetimine ve Komünist Partisine karşı savaşmak ve karşı propaganda yapmak suçlamalarıyla karşı karşıya kalır. Kendisine yönetilen suçlamaların çoğunu kabul etmesine rağmen söz konusu teşkilata üye olmadığını ısrarla vurgular. 31 Aralık 1937’de hapse atılan yazar, dokuz aylık hapishanedeki sorgu ve işkenceden sonra devrim karşıtı olduğu gerekçesiyle 4 Ekim 1938’de Taşkent’te gizlice öldürülür (Kadiri 2000; Merhan 2008: 9-15; Merhan 2006: 130-132; https://mamer.biz/abdulla-qodiriy-turkce/).
Kadiri, ilk çalışmalarını 1913-1914 yıllarından başlayarak ilk önce şair yönüyle kalem oynatmıştır. Onun “Ahvalimiz”,”Milletime”, “Düğün-Toy-“, “Fikir Yürüt-Fikreyle-“ (1914-1915) gibi şiirleri “Seda-i Türkistan” gazetesi ve “Ayna” dergisinde basıldı. Abdullah Kadiri bu şiirleriyle halkını cehalet ve hurafelere karşı mücadeleye çağırıyor, eğitimci-aydın şair sıfatıyla ortaya çıkmıştır. Bu yıllarda “Bahtsız Damat” (1915), “Hiç kimse yapmasın” gibi sahne eserlerini de yazmıştır. Onun “Civanbaz” (1915),“Ulakda” (1916) gibi hikayelerde halkını okur-yazar, bilgili, kültürlü ve özgür görme isteği sezilmektedir. Kadiri, ilk eserlerini çeşitli mahlaslar altında yazmıştır. Bunlardan birisi ve halk arasında meşhur olanı “Culkunbay”dır. 1924'te Abdullah Kadiri Moskova’ya gitmiş, Gazetecilik Enstitüsünde eğitim almıştır. Moskova’dan dönüşünde “Muştum-Yumruğum-” dergisinde işe başlamıştır. Onun “Asabi Taşpolat ne der?” ve “Kalvak Mahzumun hatıra defterinden” serisindeki hiciv hikayeleri ilk önce bu dergide basıldı. Abdulla Kadiri 1917-1918 yıllarından başlayarak “Geçmiş Günler” romanı için malzeme toplamaya başladı. 1922'de ilk Özbek romanının ilk bölümleri “İnkılap” dergisinde yayınlanmaya başladı. 1925-1926 yıllarında “Geçmiş Günler” üç bölüm halinde kitap olarak neşredildi. 1928 yılı yazarın ikinci tarihi romanı “Mihraptaki Çıyan” yayınlandı. 1934 yılına gelindiğinde Abdullah Kadiri köy işletmesi mevzusuna adanan “Abid” hikayesini yazdı. Bunun dışında Gogol’un “Evlenme” komediyasının ve batılı yazarların hicvî hikayelerini Özbekçe’ye tercüme etti. Abdullah Kadiri “Emir Ömer Han’ın Cariyesi”, "Hırsız", "Namaz”, ”Dehşet” gibi romanlar yazma arzusunda olduysa da baskıcı idare bu isteklerinin yerine gelmesine izin vermedi. Abdullah Kadiri 1926 yılında “Muştum-Yumruğum-“ da yazdığı “Toplu Sözler” sebebiyle kısa bir süre hapse atıldı. 1937'nin 31 Aralık’ında “Halk Düşmanı” suçlamasıyla hapsedilmiş 4 Kasım 1938'de Taşkent’de idam edildi. Onun eserleri 1956 yılından başlayarak neşredilmeye başladı. 1990'da Cumhurbaşkanı emriyle Abdullah Kadiri isimli Cumhuriyet Devlet Ödülü tesis edildi.1991 yılında ise Abdullah Kadri ‘ye Ali Şir Nevai isimli devlet ödülü verildi. 1994 yılında bağımsızlığın üçüncü yılında “Bağımsızlık” madalyası takdim edildi. Abdullah Kadiri, Özbekistan’da romanın gelişmesine önayak olan ve ilk Özbek romanı, “Geçmiş Günler”i yazan bir edebiyatçı, Türk dünyasının Rus işgali altında tutulmasına karşı çıkan ve Türk dünyasının birliğini ve bağımsızlığını savunan bir yazar olduğu için, Özbek Milli Edebiyatının kurucularından biri olarak kabul ediliyor. Abdullah Kadiri, Özbekistan’da “Şehit Yazar” olarak anılmaktadır. Bugün birçok sokak ve caddeler, parklar, okullar, kütüphane ve enstitülere yazarın ismi verilmiştir. Edebiyat alanında faaliyet gösteren Taşkent Devlet Kültür Enstitüsü en başarılı talebelerine Abdullah Kadiri adına burs verilmektedir (Kadiri 2000; Merhan 2008: 9-15; Merhan 2006: 130-132; https://mamer.biz/abdulla-qodiriy-turkce/).
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.